featured
  1. Haberler
  2. Haberler
  3. Türkiye
  4. Tarım üretimi ve su kaynaklarında kuraklık tehdidi

Tarım üretimi ve su kaynaklarında kuraklık tehdidi

Haberi Dinle

Meteoroloji Genel Müdürlüğünün (MGM) Standartlaştırılmış Yağış İndeksi (SPI) verilerine göre ülke genelinde şiddetli veya olağanüstü kuraklık etkileri görülmeye devam ediyor.

SPI haritalarına göre, Ağustos 2025 itibarıyla Türkiye’nin yarısından fazlası çok şiddetli ve olağanüstü kurak kategorilerinde yer aldı. Son 6 aylık Mart-Ağustos 2025 verilerinde ise sadece Doğu Karadeniz’in normal veya nemli seviyelerde kaldığı görüldü.

Tarımın kalbi sayılan İç Anadolu’dan Batı ve Güney bölgelerine kadar geniş bir alanda yağış yetersizliği ve toprak nemi kaybı üretimi olumsuz etkiliyor.

Kadıoğlu, Türkiye’nin iklim değişikliğinin etkisiyle derinleşen bir kuraklık kriziyle karşı karşıya olduğunu söyledi.

Kuraklığın bir hastalık gibi türlere ve şiddet derecelerine ayrıldığını belirten Kadıoğlu, “En yaygın kullanılan sınıflandırma MGM’nin SPI bazlı meteorolojik kuraklık kategorileridir. Bu sınıflandırmada olağanüstü çok şiddetli kurak en kötü durumdur. Bunun yanında tarımsal kuraklık, hidrolojik kuraklık ve sosyo-ekonomik kuraklık gibi farklı türler de vardır. Türkiye’de şu an tüm kategorilerde endişe verici bir tabloyla karşı karşıyayız, 12 aylık periyotta ülkenin yüzde 70’i ‘şiddetli kurak’ veya daha yüksek kategoride. 24 aylık periyotta Batı ve Güney bölgelerimiz olağanüstü çok şiddetli kurak seviyesinde.” ifadelerini kullandı.

Kadıoğlu, su kıtlığının nedenlerinin doğru anlaşılması gerektiğini, sorunu yalnızca kuraklık ve iklim değişikliğine bağlamanın çözümü imkansız hale getireceğini vurguladı.

Meteorolojik kuraklıkta İstanbul’un “orta-şiddetli kurak”, Ankara ve Konya’nın “olağanüstü şiddetli kurak”, İzmir ve Antalya’nın ise “çok şiddetli kurak” kategorisinde olduğunu aktaran Kadıoğlu, hidrolojik kuraklıkta da barajların alarm verdiğini ifade etti.

Kadıoğlu, İstanbul’da baraj doluluk oranlarının düştüğünü, Ankara ve İzmir’de de baraj seviyelerinin kritik boyutlara ulaştığına işaret ederek, “Özellikle Konya Ovası gibi tarımın kalbi sayılan bölgelerde toprak nemi yetersiz kaldı. Bu durum, buğday ve mısır gibi temel ürünlerde verim kaybına yol açarak üretimi düşürdü. Kuraklık su kesintileri ve artan su fiyatları gibi doğrudan etkilerin yanı sıra, Adana ve Diyarbakır gibi şehirlerde çiftçilerin göç etmesine neden olarak sosyal bir soruna da dönüşüyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“Marmara ve Ege, olağanüstü çok şiddetli kurak kategorisinde”

Bölgeler arasındaki farklılıklar bulunduğuna dikkati çeken Kadıoğlu, şöyle devam etti:

“Batı’da Marmara ve Ege, olağanüstü çok şiddetli kurak kategorisinde, İzmir ve Balıkesir aşırı kuraklık tehdidi altında. Akdeniz Bölgesi’nde Antalya şiddetli kurak kategorisinde, İç Anadolu en çok etkilenen bölge, Konya ve Ankara olağanüstü şiddetli kurak seviyesinde, yağışlarda yüzde 74’e varan düşüş yaşandı. Güneydoğu Anadolu’da Diyarbakır orta kurak, Erzurum hafif kurak sınıfında. Doğu Karadeniz ise nispeten iyi durumda ve Trabzon gibi şehirler normal veya nemli seviyede.”

Kadıoğlu, kuraklık nedeniyle tarımsal üretim, ekolojik denge ve sosyo-ekonomik yaşamın olumsuz etkileneceğini vurgulayarak, “Tarımsal verimler düşüyor, gıda fiyatları artıyor, çiftçiler göç ediyor, su ve enerji kesintileri gündelik hayatı olumsuz etkiliyor. Eğer acil önlem alınmazsa, Türkiye 2050’ye kadar su fakiri ülke olma riskiyle karşı karşıya, yeraltı suları tükeniyor, sulak alanlar kayboluyor. İç Anadolu gibi bölgeler çölleşme tehlikesiyle yüz yüze.” diye konuştu.

Büyükşehirlerde kuraklık müdahale planı hazırlanmalı

Bütünleşik su yönetimi, modern tarımsal uygulamalar, su tasarrufu, tarım sigortaları ve erken uyarı sistemlerinin acilen devreye girmesi gerektiğinin altını çizen Kadıoğlu, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerde, Cape Town’un “Day Zero” veya Avustralya’nın “Drought Response Plan” örneklerinden yararlanarak kendi kuraklık müdahale planlarını hazırlaması gerektiğini söyledi.

Kadıoğlu, ayrıca, yerel kuraklık izleme birimlerinin kurulması, yıllık su bütçelerinin hazırlanması, yağmur suyu hasadı uygulamalarının teşvik edilmesi, içme ve kullanım suyunun ayrılmasıyla bilim dışı söylemlerden kaçınılması gerektiğini ifade etti.

Kadıoğlu, su yönetiminde asıl önemli olanın risk yönetimi olduğunu vurgulayarak, su tükendikten sonra kriz yönetimiyle yapılabilecek bir şey kalmayacağını belirtti.

Kuraklık ile su kıtlığını ayırmak gerektiğini vurgulayan Kadıoğlu, “Bazı kentlerin problemi kuraklıktan çok su stresidir. Yani yüksek nüfus ve aşırı talebe karşı kısıtlı su arzı. Bu yerlerde yağışlar birkaç kat artsa bile su kıtlığı devam eder. Türkiye’de asıl sorun, kentlerin kapasite nüfusunu aşmasıdır.” dedi.



deebi.net | Hayatın içinde…

Tarım üretimi ve su kaynaklarında kuraklık tehdidi
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

deebi.net ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.