
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yayımladığı son rapor, antibiyotik direncinin dünya genelinde alarm verici boyutlara ulaştığını ortaya koydu. Rapora göre, bakteriyel enfeksiyonların yaklaşık altıda biri artık standart antibiyotik tedavilerine yanıt vermiyor. Uzmanlar, bu durumun modern tıbbın en büyük tehditlerinden biri haline geldiğini vurguluyor.
Antimikrobiyal Direnç Nedir?
Bilim insanlarının antimikrobiyal direnç (AMR) olarak adlandırdığı bu olgu, bakterilerin zamanla evrim geçirerek antibiyotiklere karşı bağışıklık kazanması anlamına geliyor.
Bu direnç, kan, idrar yolu, bağırsak ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar gibi birçok hastalıkta standart ilaçların etkisiz hale gelmesine yol açıyor. Yani, daha önce kolaylıkla tedavi edilebilen basit enfeksiyonlar bile artık ölümcül hale gelebiliyor.
Yanlış Antibiyotik Kullanımı Krizi Derinleştiriyor
Uzmanlar, antibiyotiklerin yanlış veya eksik kullanılmasının bu süreci hızlandırdığını belirtiyor. Örneğin, hastaların reçetede belirtilen süre dolmadan tedaviyi bırakması ya da doktorların antibiyotiklerin işe yaramadığı virüs kaynaklı hastalıklarda bu ilaçları gereksiz yere yazması, bakterilerin direnç geliştirmesine neden oluyor.
DSÖ’nün 104 ülkeden topladığı 23 milyon vaka verisine göre, 2018’den bu yana incelenen bakteri-antibiyotik eşleşmelerinin yüzde 40’ında direnç oranı artmış durumda.
Sorun En Fazla Düşük ve Orta Gelirli Ülkelerde
Rapor, antibiyotik direncinin özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde daha hızlı yayıldığını ortaya koyuyor. Bu ülkelerde mikrobiyolojik teşhis imkanlarının sınırlı olması, antibiyotiklerin reçetesiz erişilebilirliği ve alternatif tedaviye ulaşımın kısıtlı olması sorunu derinleştiriyor.
Güneydoğu Asya ve Doğu Akdeniz bölgelerinde bakteriyel enfeksiyonların üçte birinin antibiyotiklere dirençli olduğu tahmin edilirken, Afrika’da bu oran beşte bir civarında. Ancak DSÖ, yüksek gelirli ülkelerin de bu tehditten tamamen muaf olmadığını hatırlatıyor.
2021 verilerine göre, yüksek gelirli ülkelerde antibiyotik direncine bağlı ölümler yılda 125 bin civarındayken, bu sayının 2050’ye kadar 192 bine çıkabileceği öngörülüyor.
Hastanelerdeki Enfeksiyonlar Tehlikeyi Artırıyor
Direncin en hızlı yayıldığı bakteriler, özellikle Gram-negatif olarak bilinen türler. Bu bakteriler, sepsis (kan zehirlenmesi) ve organ yetmezliği gibi ölümcül hastane enfeksiyonlarına neden olabiliyor.
Bazı bölgelerde Klebsiella pneumoniae ve E. coli gibi türlerde direnç oranı yüzde 70’i aşmış durumda. Bu oran, etkili tedavi seçeneklerini ciddi biçimde kısıtlıyor. Ayrıca Salmonella ve Acinetobacter bakterilerinin de karbapenem ve florokinolon gibi güçlü antibiyotiklere karşı direnç kazandığı bildiriliyor.
Daha da endişe verici olan, bel soğukluğu (gonore) tedavisinde kullanılan son etkili ilaçlardan biri olan seftriaksonun da artık bazı bölgelerde etkisini kaybetmeye başlaması. Bu durum, cinsel yolla bulaşan en yaygın hastalıklardan birinin tedavisiz kalma riskini doğuruyor.
Antibiyotik Kullanımı Yeniden Düzenlenmeli
DSÖ, ülkeleri güçlü antibiyotikleri içeren “Watch” listesindeki ilaçlara olan bağımlılığı azaltmaya çağırıyor. Hedef, 2030 yılına kadar küresel antibiyotik kullanımının yüzde 70’inin “Access” kategorisindeki, yani daha güvenli ve birinci basamak antibiyotiklerden sağlanması.
DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Antimikrobiyal direnç, modern tıbbın ilerlemesini tehdit ediyor ve dünya genelinde milyonlarca insanın hayatını riske atıyor,” diyerek, ülkeleri enfeksiyon önleme, hızlı tanı testleri geliştirme ve yeni nesil antibiyotik üretimi konularında ortak eyleme davet etti.
Bu haber ile ilgili düşünceleriniz nedir? Yorumlarda paylaşabilirsiniz.