Suriye, yarım yüzyıllık baskıcı bir rejimin ve 13 yıl süren bir savaşın ardından küllerinden doğmaya hazırlanıyor.
1963 yılında darbeyle iktidara gelen Baas Partisi, Suriye’yi “tek sesli” bir rejim haline getirdi. Hafız Esed’in 1971’de cumhurbaşkanı olmasıyla bu yapı mutlak iktidara dönüştü. 2000 yılında görevi devralan oğlu Beşşar Esed ise otoriter sistemi modernleştirmek yerine, aynı baskı mekanizmalarını daha da sertleştirdi.
2011’de başlayan iç savaş, bu uzun iktidarın en kanlı dönemiydi. Kentler yıkıldı, nüfusun yarısı evsiz kaldı, milyonlarca insan hayatını kaybetti. Esed rejimi, kendi halkına karşı yürüttüğü bombardımanlarla uluslararası toplumun hedefi haline geldi. ABD ve Avrupa Birliği başta olmak üzere onlarca ülke, rejimi ekonomik ve diplomatik olarak izole etti. Böylece Suriye, hem içeriden hem dışarıdan kuşatılmış bir ülkeye dönüştü.
Ancak savaşın sona ermesiyle birlikte yeni bir dönem başladı. 2024’ün sonunda oluşan yeni Suriye Yönetimi, yıllar süren savaşın ardından ülkeyi yeniden inşa etme görevini üstlendi. Bu yönetimin başına da Ahmed Şara geçti. Şara, bugüne kadar hem bölgesel dengeyi gözeten hem de Batı’yla teması yeniden kurmayı hedefleyen bir profil çizdi.
Riyad’da başlayan yeni diplomasi
Şara döneminin ilk büyük kırılması, bu yılın başında Suudi Arabistan’da gerçekleşti. Riyad’da düzenlenen “Arap Birliği Yeniden Yapılanma Zirvesi” sırasında, ABD Başkanı Donald Trump ile Ahmed Şara ilk kez bir araya geldi.
Görüşme, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ara buluculuğunda gerçekleşti. O dönem diplomatik çevrelerde “yeni bir sayfa mı açılıyor?” sorusu yüksek sesle sorulmaya başlanmıştı.
Riyad görüşmesi, buzların çözülmesinin ilk işaretiydi. İki liderin basına kapalı yaptığı toplantının ardından, ABD tarafı “Suriye halkının geleceğine ilişkin temkinli bir iyimserlik” mesajı verdi. Suudi Arabistan ise bölgesel normalleşme politikasının parçası olarak bu diyaloğu “Ortadoğu’da istikrar için önemli bir adım” diye tanımladı.
Washington görüşmesi ve yaptırımların kırılması
Ancak gerçek dönüm noktası, geçen hafta Washington’da yapılan ikinci görüşmede yaşandı. Bu kez temas daha resmî, daha kapsamlıydı. Beyaz Saray’da gerçekleştirilen görüşmede, Suriye’nin yeniden inşası, mülteci dönüşleri, insani yardımlar ve bölgesel güvenlik başlıkları masadaydı. En çok dikkat çeken başlık ise, 2019’da yürürlüğe giren Caesar Syria Civilian Protection Act (Sezar Yaptırımları) oldu.
Görüşmenin hemen ardından, ABD Dışişleri Bakanlığı yazılı bir açıklama yaparak Sezar Yaptırımları kapsamında uygulanan ekonomik kısıtlamaların 180 gün boyunca kısmen askıya alındığını duyurdu. Açıklamada, “Bu karar, Suriye halkının temel hizmetlere erişimini kolaylaştırmak, yeniden inşa sürecini insani temelde desteklemek amacıyla alınmıştır” denildi.
Yapılan açıklamaya göre, enerji, tarım, sağlık ve ulaştırma gibi sektörlerde çalışan bazı kurum ve şirketler belirli şartlar altında yaptırım muafiyeti kazanabilecek. Ancak Suriye’deki insan hakları ihlallerinden sorumlu kişi ve kurumlara yönelik yaptırımların süreceği vurgulandı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ayrıca, “Bu geçici hafifleme, rejime yönelik bir ödül değil, Suriye halkına yönelik bir kolaylıktır. Reform yönünde ilerleme sağlanmazsa bu muafiyet süresi uzatılmayacaktır” ifadelerini kullandı.
Trump ise görüşme sonrası yaptığı açıklamada, “Suriye halkı çok acı çekti. Artık düşmanlık yerine ilerlemeyi, yıkım yerine onarımı teşvik edeceğiz” diyerek yeni dönemin çerçevesini çizdi. Şara da “Bu görüşme, karşılıklı saygıya dayalı yeni bir dönemin başlangıcı olabilir” sözleriyle yanıt verdi.
Bu açıklamalar, hem sahada hem diplomatik masada yeni bir sürecin başladığını gösteriyor. On üç yıl süren savaşın ve yaptırımların ardından, Suriye ilk kez “normalleşme” kelimesini gündemine alıyor.
Sezar Yaptırımları neydi, neyi kapsıyordu, kısmen kaldırılması ne anlama geliyor?
Yaptırımların kökeni: “Sezar” nereden çıktı?
2019 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongresi tarafından kabul edilen Caesar Syria Civilian Protection Act (Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası), Beşşar Esed rejiminin sivillere yönelik saldırılarına tepki olarak çıkarıldı. Yasa adını, Suriye ordusunda görevli “Caesar” kod adlı bir askeri fotoğrafçının sızdırdığı, işkence altında öldürülen binlerce tutsağa ait fotoğraflardan alıyordu. Bu belgeler, savaş suçlarının boyutunu dünyaya göstermişti.
Yasanın amacı, rejimi ekonomik olarak izole etmek, savaş makinesini finanse eden kişi ve kurumların küresel sisteme erişimini engellemekti. Böylece rejim, ekonomik baskı yoluyla siyasi çözüm arayışına zorlanacaktı.
Yaptırımların kapsamı neydi?
Sezar Yasası, yalnızca Suriye’deki devlet kurumlarını değil, rejime dolaylı destek veren her türlü yabancı aktörü de hedef aldı.
Enerji, inşaat, mühendislik, uçak sanayii ve bankacılık sektörlerinde rejimle iş yapan şirketler, altyapı projelerinde yer alan yabancı yatırımcılar, rejimle bağlantılı finans kurumları ve aracılar, bu yasaya göre cezalandırılabiliyordu.
ABD, bu mekanizma sayesinde yalnızca Suriye rejimini değil, Rusya ve İran gibi destekçilerini de dolaylı biçimde baskı altına aldı.
Buna göre herhangi bir yabancı şirket Suriye’de yeniden inşa faaliyetlerine katılırsa, ABD finans sisteminden dışlanma veya uluslararası yaptırımla karşılaşma riski taşıyordu. Bu durum, savaş sonrası yeniden yapılanmayı neredeyse imkânsız hale getirdi. Suriye Merkez Bankası kara listeye alındı; insani yardım dışında neredeyse tüm ticari akış durdu.
Bu hafifleme Suriye’yi nasıl etkiler?
Sezar Yaptırımları’nın kısmen hafifletilmesi, Suriye açısından sadece ekonomik değil, diplomatik bir kırılma anlamı taşıyor. Ülke, yıllardır uluslararası finans sisteminin dışında tutulmuş, yatırımcılar ve bankalar için yüksek riskli bir alan haline gelmişti. 180 günlük bu geçici adım, ilk kez dış dünyayla temas imkanını yeniden gündeme getiriyor. Ancak bu, temkinli bir açılım olarak görülüyor. Umut kadar belirsizlik de barındırıyor.
Ekonomik etkiler
Yaptırımların gevşetilmesi, öncelikle ülkenin temel altyapı projelerine ve insani yardımlara nefes aldıracak. Enerji ve ulaştırma sektörlerinde dış kaynaklı finansman girişinin önü kısmen açılabilir.
Tarım ve gıda tedariki üzerindeki engellerin hafiflemesi, iç piyasadaki fiyat istikrarsızlığını sınırlı ölçüde de olsa dengeleyebilir.
Ancak yıllardır çökmüş bir ekonomiyi ayağa kaldırmak için bu adım yeterli değil. Suriye lirası hala kırılgan, enflasyon çift hanelerde ve bankacılık sistemi uluslararası bağlantılardan kopuk durumda.
Dolayısıyla “kısmi rahatlama”, halkın günlük yaşamına hemen yansımayabilir, etkiler ancak birkaç ay içinde hissedilmeye başlanacak.
Diplomatik etkiler
Washington’un bu adımı, Şara yönetimine doğrudan bir güven oyu değil, şartlı bir fırsat olarak okunuyor. Zaten ABD’li yetkililer de sık sık bunu dile getiriyor. ABD’nin “denetimli esneklik” politikası, Suriye’yi bölgesel diplomasi masasına geri döndürmeyi hedefliyor. Bu bağlamda Türkiye ve Suudi Arabistan’ın oynadığı ara bulucu rol, şimdi Washington süreciyle kurumsallaşmış durumda.
Batı başkentlerinde bu gelişme, “Suriye’nin yeniden entegrasyonu başlıyor mu?” sorusunu gündeme getirdi. Uzmanlara göre, eğer Şara yönetimi, iç reformlar ve mülteci dönüşleri konusunda adım atarsa, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri de ekonomik ilişkileri yeniden gözden geçirebilir. Bu ise uzun vadede Suriye’nin yeniden inşa sürecine milyarlarca dolarlık yatırımın önünü açabilir.
Bölgesel yansımalar
Öte yandan yaptırımların hafifletilmesi bölgedeki diğer başkentlerin de dikkatini çekmiş durumda. Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak gibi ülkeler, Suriye ile ticaret yollarının açılmasını ekonomik bir fırsat olarak görüyor. Özellikle Halep hattının yeniden canlanması, hem kuzey Suriye’deki dengeleri hem de Türkiye’nin ihracat hatlarını doğrudan etkileyebilir.
Bununla birlikte ABD’nin “kısmi hafifleme” kararı, Tahran ve Moskova’yı dışarda tutuyor.
Sonuç olarak Sezar Yaptırımları’nın kısmen kaldırılması, Suriye için “yeni bir sayfa”nın ilk satırları olabilir.
Suriye’yi yakından takip eden uzmanlara göre, yeni dönem yalnızca Washington ve Şam arasındaki diplomatik dengeye değil, Suriye’nin içerde atacağı cesur reform adımlarına, yıkılmış şehirlerini yeniden ayağa kaldırma iradesine ve savaş yorgunu halkının sabrına bağlı olacak.

deebi.net | Hayatın içinde…