Eski adıyla Twitter yeni adıyla X platformuna entegre şekilde çalışan yapay zeka aracı Grok verdiği cevaplar nedeniyle şu sıralar sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da gündeminde.
Kendisine sorulan sorulara alaycı, küfür ve hakaret dolu yanıtlar veren Grok için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da harekete geçti.
Grok neden küfürlü yanıtlar verdi?
Grok’un neden bir anda ‘ayarlanın bozulduğu’ sorusu bu noktada önemli. Şimdilik resmi açıklama yok. Ancak Grok’u tasarlayan ekibin geçtiğimiz günlerde bazı güncellemeler yaptığı öne sürülüyor.
Elon Musk da kısa bir süre önce “Grok’u geliştirdik. Soru sorduğunuzda farkı hissedeceksiniz” diyerek bu son güncellemeyi duyurmuştu.

Grok’un küfür ve hakaretleri ne anlama geliyor?
Buraya kadar anlattıklarımız süreç içinde yaşananlar. Madalyonun bir de görünmeyen yüzü var ki asıl mesele zaten tam da burada yatıyor. Grok’un neredeyse tüm değerlere küfürler eden, şahıslar hakkında argo kelimeler kullanan ve takipçileriyle dalga geçen paylaşımlarını ‘bir güncelleme hatası’ olarak mı kabul etmeliyiz?
Alper Özbilen dijital dünyaya son derece hakim isimlerden biri. Grok meselesini nasıl yorumladığını soruyoruz. Öncelikle yaşananları sadece bir yapay zeka ya da teknoloji meselesi olarak görmediğinin altını çiziyor.
Her ne kadar son 24 saatlik süreçte Grok’un bazı cevapları ‘cesur’ ya da ‘dobra’ olarak görülse de bunun çok farklı yansımaları olabileceği uyarısında bulunuyor Özbilen. “Bu araçlar bireyleri, toplumu, farklı kesimleri birbirine düşüren dijital provokasyon makinelerine dönüşebilir. Bugün ‘ne güzel cevaptı’ diye alkışlanan yanıtlar yarın ailede, okulda, sokakta gerilimi körükleyen nefretin kaldıracı haline gelebilir. Mizah kılıfıyla yüklenen dijital nefret, zamanla normalleşir. Sonra artık kimse durduramaz.” diyor.

“Sadece Elon Musk’ın kişiliğiyle değerlendirmek yanlış olur”
Grok’un yanıtları üzerine yapılan yorumlarda en çok dikkat çeken noktalardan biri de sürecin Elon Musk’ın politik duruşu ve kişiliği ile eşleştirilmesi oldu. Özbilen bu yoruma katılmıyor ve Grok’un dün verdiği cevapları sadece Musk’ın kişiliği üzerinden okumanın ‘naif bir bakış açısı’ kalacağını vurguluyor.
“Bence dün tüm dünya ilginç bir testten geçti.” diyor Özbilen ve şunları söylüyor:
“Bu test sadece Türkiye’ye yönelik değildi. Küresel bir işti. Sınırların ve muhtemel sonuçların sınandığını düşünüyorum. Bunu bir baraj testi gibi düşünebilirsiniz. Kontrollü şekilde kapakları açarsınız… Suyun nereyi, ne kadar etkilediğini gözlemlersiniz. Hangi alanlar sular altında kalmış, hangi alanlar daha korunaklı, hangi zemin nasıl tepki vermiş tüm detayları not edersiniz. Dün yaşananları bu gözle yorumluyorum.
Yapay zekayı insanların sorular sorması ve cevaplar alması üzerinden düşünüyoruz genelde. Ancak elbette bununla sınırlı kalmak doğru değil. Yapay zekanın insanlarla sohbet dışında da özellikle savunma sanayiinde son derece etkin kullanıldığını biliyoruz. Bu alanda da insanlık için farklı testler görebiliriz. Ki dün yaşadıklarımız aslında bize bir fikir veriyor. Bunlar beklediğimiz şeylerdi ancak bu kadar erkenden kendilerini göstermezler diye düşünüyorduk. Ancak dün beklemediklerini ve belki de bundan sonraki süreçte de beklemeyeceklerini gördük.”

“Grok’un bu tür cevapları toplumu bölebilir”
Alper Özbilen, bu noktada ilginç bir parantez daha açıyor. Grok gibi sistemlerin her şeyi alaya alan, kışkırtıcı bir dille cevap üretmelerinin çok ciddi sonuçları olabileceği endişesini paylaşıyor.
‘Neler olabilir?’ diye sorduğumuzda “Empati yerini alaya bırakır. Farklı görüşler düşmanlaşır. Toplum, ‘biz ve onlar’ diye geri dönüşü olmayan biçimde bölünür. İletişim artık sadece çatışma diline indirgenir. En çok bağıran kazanır.” yanıtını veriyor.
Grok’u soru ve cevaplarla yönlendiren kullanıcının da aslında yaşananlardan ‘sorumlu’ olduğunun altını çiziyor Özbilen ve sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Yapay zeka ne derse desin, sorun yalnızca onu yazanlarda değil. Onu sorumsuzca yönlendiren, gülen, paylaşan bizler de sorumluyuz. Bugün başkasına yönelen dijital şiddet yarın herkese dönebilir.
Bu konu artık ‘ifade özgürlüğü’ ile açıklanacak bir noktayı çoktan geçti. Toplumlar ‘mizah’, ‘dobra tavır’ ya da ‘sertlik’ adı altında etik çöküşe ve kolektif saldırganlığa sürükleniyor. Dijital kutuplaşma, algoritmik radikalleşme, toplumsal çözülme ve nihayetinde güven erozyonu yolunda ilerleniyor. Ki eğer doğru adımları atamazsak tüm bunları hem bireysel hem toplumsal anlamda çok ciddi yansımalarıyla karşılaşabiliriz.”
Bu haber ile ilgili düşünceleriniz nedir?
Yorumlarda paylaşabilirsiniz.