
Futbol elin kolun bağlı olduğu zannedilirken, sahanın içindeki denklemi çözdüğün zaman rakiplerin dizlerinin bağının çözülmesiyle sonuçlanır. Fenerbahçe’nin iki farklı yenilgiden kolayca kurtulup maçı 5 gollü bir farka çevirmesinin hangi dile çevrilirse çevrilsin tanımı aynıdır; “helal olsun!” Rizespor karşısında bunu başaran bir takım için kullandığımız bu ifade; “Fenerbahçe’nin nereye isterse oraya gideceğinin” tanımı olsun. Maçın ilk yarısındaki Fenerbahçe’nin futboldan uzak olmasının, Rizespor’daki enerji fazlalığıyla yakınlığı olduğunu düşünsek de büyük düşünmenin Fenerbahçe’ye ait olduğunu söylemek de boynumuzun borcu olsun. Hele sonucu değiştirme gücü fazlasıyla mevcut olan futbolcularla! Böyle bir geri dönüşü Beşiktaş maçında da izlemiştik çünkü.
Rizespor maçının ilk yarısında yolunda gitmeyen gerçeklerin varlığı yenilen iki golle dışa vursa da ikinci yarıdaki 5 gollü muhteşem dönüşüne de ironik bir yaklaşımda bulunalım. “İlk yarıda yoldan çıkanlar ikinci yarıda sihirli lambadan çıktılar.” Her şeyi göze almanın bedelidir bu. Formanın içine ruhunu sokmak, her şeyden önemlisi de galibiyete olan sadakat duygusu! Takımın içindeki sorunları bile kendi aralarında halleden Fenerbahçeli futbolcuların cümlesinin maçtan sonra kendilerine sormaları gereken bir soru olmalı. “Bu maçı böylesine farklı kazanmak için ne yaptık?” Cevap; “her şeyi!” O yüzden bu galibiyetin önemi büyük, çünkü önümüzdeki hafta liderliğin el değiştirme mevsimi gelmiş olabilir.
Galatasaray, Gençlerbirliği karşısında ilk yarıda sahaya yenilmek için çıkmış bir takımdı. Sakatlıklar da ardı ardına gelince, ilk yarının sonundaki afişte “intihar nedeniyle kapalıyız” yazması muhtemeldi. Altına da Okan Buruk’un imzasının atılması kaçınılmazdı. Maçın kaderini Barış Alper Yılmaz’ın mücadele ruhu değiştirdi. Ardından da iki ustanın golleri. İsim vermeye gerek yok bazı futbolcuların bu takımda yedek olarak bile yeri yokken, Galatasaray dua etsin ki karşısında Gençlerbirliği gibi sıradan bir takım vardı. Yoksa 3 puan kuş gibi uçup giderdi. Galatasaray Osimhen’siz sıradan bir takıma dönüşüyorsa, demek ki takım olma konusunda sıkıntılar yaşamayı sürdürecek. Takımdaki sakat futbolcuların çoğalmasının yedek kulübesindeki sıradan adamlarla nasıl telafi edileceğinin hesabı da derbi maçına kalsın!
Beşiktaş, vasat futbolcu bolluğunda kayıp puan çukurundan çıkamıyor. Kendi sahasında maç kazanmak Beşiktaş’ın yasasıdır ama bazıların ne derdi ne tasası. Sevinçleri de hüzünleri de sahiplenirken sonuçlara katlanmanın gururunu yaşayan Beşiktaş taraftarı zihinsel kazanma yeteneğini fiziksel olarak sahaya yansıtana yüreğini açar ama sahada mücadele ruhunu görmeyince de isyan bayrağını açar. Buna futbolcular kadar Sergen Yalçın ve başkan da dahildir!
Asıl meselemize gelelim. Bahis konusundaki kir oranı her geçen gün biraz daha yükselirken, meselenin sadece hakemler değil, yöneticiler, teknik adamlar ve futbolcular olduğu ortadayken, bütün ipliklerin pazara çıkarılması gerektiğini hatırlatalım. Bu aşağılık örgütlenmeye karşı durmak futbolun namusudur!
1967 yılında Hayat Dergisi’nde bir evlilik ilanı. “21 yaşında 1.70 boyunda yeşil gözlü kumral bir gencim. Deniz astsubayı olarak görev yapmaktayım. Yaşıma ve boyuma uygun bir aile kızıyla evlenmek istiyorum. Zenginlik fakirlik mevzubahis değildir.” Mesele mazi olduğunda şeref ve haysiyet konulu söylemler çoktur. Şimdi para için ruhunu satanların mevzusu yasa dışı bahis, kara para ve şerefsiz kazançsa, nereden nereye geldiğimizi söylemenin de anlamı yoktur.
Bu haber ile ilgili düşünceleriniz nedir? Yorumlarda paylaşabilirsiniz.
deebi.net | Spor Haberleri
