1. Haberler
  2. Haberler
  3. Yaşam
  4. Korkuların yüzde 91i hiç yaşanmıyor: Beyin olmayanı neden olmuş gibi yaşıyor?

Korkuların yüzde 91i hiç yaşanmıyor: Beyin olmayanı neden olmuş gibi yaşıyor?

Haberi Dinle

“Ya hastalanırsam?”

“Ya başıma kötü bir şey gelirse?”

“Ya her şey ters giderse?”

Bu cümleler, zihnimizde çoğu zaman sessizce dolaşıyor. Hiç olmayacak bir ihtimali, sanki çoktan yaşanmış gibi hissediyoruz. Henüz gerçekleşmemiş senaryoların etkisiyle uykularımız kaçıyor, iştahtan kesiliyoruz ya da günlük kararlarımızda bile temkinli davranıyoruz. Peki, kaygının hayatımızda bu kadar baskın olmasının sebebi ne?

ABD Penn State Üniversitesi’nde yaygın anksiyete bozukluğu (GAD) tanısı almış bireylerle yapılan bir araştırma, bu soruya çarpıcı bir cevap veriyor. Katılımcıların 30 gün boyu kaygı ve endişeleri takip ediliyor. Sürenin sonunda endişelerin yüzde 91,4’ünün hiçbir zaman gerçekleşmediği tespit ediliyor. Geriye kalan yüzde 8,6’lık kısmın ise büyük çoğunluğunun, kişinin beklediği kadar büyük bir zarara neden olmadığı da ortaya çıkıyor.

Ancak beyinde durum farklı olabiliyor. Gerçekleşmeyen senaryolar bile, gerçek bir tehlike gibi algılanıyor. Kalp hızlanıyor, kaslar geriliyor, tüm sistem alarma geçiyor. Peki ama neden? Beyin, olmayanı neden varmış gibi yaşıyor?

Fotoğraf: Getty[Fotoğraf: Getty]

Bu soruları, Uzman Klinik Psikolog Seda Akçakaya ile konuştuk.

Bir başkasının başına gelen bir olaydı, sanki bizim de başımıza gelebilirmiş gibi düşünebiliriz. Haberlerde gördüğümüz olaylar, sosyal medyada duyduğumuz kazalar, şiddet olayları bizim de için içe kaygıya sürüklenmemize neden olur. Bu olaylarla fiziksel temasımız olmasa bile, zihinsel temas yeterli olabilir.

Uzman Klinik Psikolog Seda Akçakaya

Beyin, hayalle gerçeği neden karıştırıyor?

Bir tehlike gerçek olmasa da, onu hayal etmek bile vücudumuzu alarma geçirmeye yetiyor. Peki bu nasıl mümkün? Uzman Klinik Psikolog Seda Akçakaya bu soruya net bir yanıt veriyor:

“Beyin her zaman gerçekle düşlemi ayırt edemeyebilir. O yüzden biz hayal kurduğumuzda bile beyin onu gerçekmiş gibi algılayıp ona göre bir tepki verebilir. Yani o tehdit sadece hayal ürünü değil, gerçekte varmış gibi beyin onu kodlayarak ona uygun bir tepkide bulunur. Beyin bu durumu bir alarm gibi yorumlar ve bedeni harekete geçirir. Aslında bu, hayatta kalma içgüdünün bir parçasıdır.”

Yani zihnimizde bir senaryo kurduğumuzda, beynimiz bu senaryoyu analiz etmiyor; onun için tehlike varsa, gerçeklik de vardır. Bu da evrimsel bir refleks: çünkü hayatta kalma becerimiz, potansiyel tehditleri erkenden algılamamıza bağlıydı.

“Hayatta kalma becerimizi geliştirmek için beyin bunu yapmak zorunda. İyi olanda bir tehdit yoktur, ama beynin en önemli işlevlerinden biri tehdidi algılayıp hayatta kalmamızı sağlamaktır. Bu mekanizma bazen abartılı çalışabilir ama temelinde koruma amacı vardır.”

Gerçekleşmeyen korkular bile yorar

Hiç gerçek olmayacak bir tehdit için bile tetikte yaşamaya çalışıyoruz. Bu da zihinsel ve fiziksel bir tükenme yaratıyor. Uzman Klinik Psikolog Seda Akçakaya, bu sürecin insan ilişkilerini bile etkilediğine dikkat çekiyor:

“Sürekli tetikte olmak, alarmda olmak insanı içten içe tüketir. Bu durum zamanla dışarıdan kendimizi izole etmemize, ikili ilişkilerimizi sabote etmemize neden olur. Cesaretimizi kaybederiz, yeni şeyler denemekten korkar hale geliriz. Uzun vadede bu durum bireyin kendine olan inancını da zedeler.”

Akçakaya’ya göre, zihinde büyüyen küçük bir korku zamanla hayata bakışı değiştiriyor. Kimi insanlar bir olayı, bir yeri ya da bir kişiyi riskli bulup uzak durdukça, fark etmeden kendi yaşam alanlarını daraltıyor.

Tehlike bizim de başımıza gelebilir mi?

Bazı korkular travmatik bir olay yaşamadan da ortaya çıkabiliyor. Seda Akçakaya, “ikincil travma” kavramının bu durumu tetiklediğini anlatıyor:

“Bir başkasının başına gelen bir olaydı, sanki bizim de başımıza gelebilirmiş gibi düşünebiliriz. Haberlerde gördüğümüz olaylar, sosyal medyada duyduğumuz kazalar, şiddet olayları bizim de için içe kaygıya sürüklenmemize neden olur. Bu olaylarla fiziksel temasımız olmasa bile, zihinsel temas yeterli olabilir.”

Bu da zamanla, “Gitmeyeyim, söylemeyeyim, almayayım” gibi cümlelerle hayatı daraltan bir davranış döngüsüne dönüşüyor.

Fotoğraf: Getty[Fotoğraf: Getty]

Kaygı hep kötü müdür?

Peki kaygının hepsi zararlı mı? Akçakaya, optimal düzeydeki bir kaygının bizi harekete geçirdiğini söylüyor. “Ama bu dengenin altında ya da üstünde olmak, bizi daha savunmasız yapabilir” diye de ekliyor:

“Destek almaktan korkmamalıyız. Problem olması gerekmiyor. Bir uzmanla görüşmek, kendini tanımak, duygularını anlamlandırmak için de gerekli olabilir. Hatta bazen bu farkındalık, ciddi sorunlar ortaya çıkmasının önüne geçebilir.”

Kaygıya sahip çok kişi, bu duyguyu ya bastırıyor ya da ertelemeyi tercih ediyor. Oysa duygular, bastırıldığında kaybolmaz; birikir diyen Seda Akçakaya, bu döngüyü kırmanın yolunun inkardan değil, farkındalıktan geçtiğini söylüyor:

“Duygularımızı tanımalıyız. Görmezden gelmek yerine, çözmek için ne yapabilirim diye sormamız gerekiyor. Aksi takdirde bastırılan her duygu, farklı bir yolla geri dönebilir.”

Her şey gerçekçi olmayabilir, ama etkisi gerçek

Peki, “Kaygılandığım şeyin gerçekleşmesinden korkuyorum, çünkü gerçekten olursa?” dendiğinde ne olacak? Seda Akçakaya burada, duyguya kulak vererek ilerlemenin daha sağlıklı olduğuna dikkat çekiyor:

“Kaygıyı hiçe saymak değil, onu anlamaya çalışmak gerek. Bu kaygı gerçekleşirse ne yaparım sorusuna cevap aramak, problemi çözmek için stratejiler geliştirmek kişiyi güçlendirir. Bu yaklaşım, bireyin hem kaygısını azaltmasına hem de öz güvenini artırmasına yardımcı olur.”

Yani mesele, çok kaygılı olmak değil, kaygıyı nasıl ele aldığımız. Kendimize düşman değil, destek olursak o %91’lik korku senaryosunu yeniden yazabiliriz.



Bu haber ile ilgili düşünceleriniz nedir?
Yorumlarda paylaşabilirsiniz.

Korkuların yüzde 91i hiç yaşanmıyor: Beyin olmayanı neden olmuş gibi yaşıyor?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

deebi.net ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.