İstanbul’da bir otelde düzenlenen etkinliğe, Ticaret Bakan Yardımcısı Mustafa Tuzcu, Türkiye Dışişleri Bakanlığı Küresel ve İnsani Konular Genel Müdürü Korhan Karakoç, TİKA Başkan Yardımcısı Rahman Nurdun, UNDP Yöneticisi Xu Haoliang ile çok sayıda davetli katıldı.
Ticaret Bakan Yardımcısı Mustafa Tuzcu buradaki konuşmasında, küresel büyümenin yavaşladığına, ticari ve jeopolitik gerilimlerin arttığına, eşitsizliklerin derinleştiğine, teknolojinin hızla dönüşerek tüm dengeleri değiştirdiğine ve iklim değişikliğinin etkilerinin sürmeye devam ettiğine dikkati çekti.

Tuzcu, “Çevremizde çok sayıda zorluk var ve maalesef, tam da en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde çok taraflı ve uluslararası kuruluşların etkinliği zayıflamaktadır. Küresel ölçekte yaşanan sarsıntılar ve sürekli değişim, içinde bulunduğumuz dönemi şekillendirmektedir. Bu küresel dinamikler, hükümetleri, özel sektörü ve uluslararası örgütleri, kalkınmanın nasıl tanımlandığını, nasıl yürütüldüğünü ve nasıl paylaşıldığını yeniden düşünmeye zorlamaktadır.” diye konuştu.
Mevcut sorunların çözümü için üç temel önceliğin altını çizen Tuzcu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Birincisi, kapsayıcı ve dayanıklı kalkınmayı ilerletmek ancak bunun çok taraflı bir çerçevede gerçekleşmesi esastır. İkincisi, ticaret ve teknolojiyi sürdürülebilir büyüme için etkin şekilde kullanmak. Üçüncüsü, hiç kimsenin ve hiçbir ekonominin geride bırakılmamasını sağlayacak daha güçlü ortaklıklar inşa etmek. Bunlar soyut hedefler değil, daha adil ve daha sürdürülebilir bir küresel geleceği şekillendirmek için çabalarımıza yön veren zorunlu istikametlerdir.”
“Türkiye, bölgesel iş birliğini geliştirmeye kararlıdır”
Tuzcu, ticaretin kalkınmanın en temel itici güçlerinden biri olduğunu vurgulayarak, tarih boyunca ticaret sayesinde milyonlarca insanın yoksulluktan kurtulduğunu, ülkeler arasındaki ilişkilerin güçlendiğini ve ekonomilerin büyüyerek dönüşüm geçirdiğini ifade etti.
Küresel ekonominin farklı kurumların ve yeni algıların etkisiyle birden fazla baskıyla karşı karşıya kaldığını belirten Tuzcu, “Dijital teknolojiler ve yapay zeka, sektörleri, piyasaları ve işgücünü dönüştürmektedir. Bu zorluklar aynı zamanda yeni fırsatlar da doğurmaktadır. Bağlantısallığı güçlendirerek ve iş birliğini artırarak, ticarete bağlı, adil, dayanıklı ve tüm ülkeler ile toplumlar için yararlı bir kalkınma yolunu yeniden tasarlayabiliriz.” diye konuştu.
Kapsayıcı bölgesel iş birliklerinin küresel iş birliğini destekleyen yegane mekanizma olduğunun altını çizen Tuzcu, Türkiye gibi yükselen ekonomiler için daha güçlü bölgesel bağlar kurmanın ve bağlantısallığı güçlendirmenin, dış şoklarla başa çıkmanın anahtarı olduğunu söyledi.
Tuzcu, “Türkiye, farklı bölgelerin kavşak noktasında yer alan bir ülke olarak bölgesel iş birliğini geliştirmeye kararlıdır. Tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesinin ve daha iyi lojistik koridorlarının geliştirilmesinin kırılganlıkları azaltmaya yardımcı olacağına inanıyoruz. Türkiye’nin bölgesel ulaştırmaya ve ticaretin kolaylaştırılmasına yönelik aktif rolü de bu kararlılığın bir göstergesidir.” değerlendirmesinde bulundu.
UNDP ve Türkiye arasındaki ilişkilere de değinen Tuzcu, UNDP’nin 2023 depremlerinin ardından KOBİ’lere, belediyelere ve etkilenen topluluklara yönelik hızlı ve koordineli desteği için teşekkürlerini iletti.
“Kimsenin geride bırakılmadığı bir dünya için çalışmaya devam edeceğiz”
Dışişleri Bakanlığı Küresel ve İnsani Konular Genel Müdürü Karakoç, burada yaptığı konuşmada, İstanbul’un hem medeniyetlerin hem de fikirlerin buluştuğu bir şehir olduğuna dikkati çekerek, bu toplantıyı düzenlemek için harcadıkları emeklerden dolayı TİKA ve UNDP’ye teşekkürlerini sundu.
Karakoç, IDD’nin yeni fikirlerin ortaya çıkması için önemli bir platform görevi gördüğünü belirterek, “Dünyada gitgide daha fazla çatışma çıkıyor, eşitsizlikler artıyor, kutuplaşma artıyor. Yapay zekanın hızlı bir şekilde ilerlemesi ekonomileri yeniden şekillendiriyor. İklim değişikliğinin etkileri de bizim toplum olarak dirençlilik, dayanıklılık seviyemizi, kapasitemizi ölçüyor ve zorluyor. Belirsizliklerle karşı karşıyayız ama aynı zamanda daha önce hiç karşılaşmayacağımız düzeyde de fırsatlarla karşı karşıyayız.” dedi.

Türkiye’nin birlikte öğrenmeye ve uzun vadede dayanıklılığa önem verdiğine işaret eden Karakoç, “Türkiye için kalkınma soyut bir kavram değil. Bu tamamen fırsatlarla ve insan onuruyla alakalı bir konu. Kalkınma toplumları güçlendirmeli ve toplumların karşı karşıya kaldığı zorlukların üzerinden gelebilmesini sağlamalı. Biz etkin bir kalkınma partneri olmak için bugüne kadar çalıştık, bu vizyonla ilerliyoruz.” diye konuştu.
Karakoç, 2025 İnsani Gelişme Raporu ile bu yaklaşımın somutlaştırıldığını, son 20 yılda gelişmekte olan ülkelerin çok ciddi bir ekonomik kalkınma ve insani gelişme göstermelerine rağmen hassas durumda olmaya devam ettiklerini söyledi.
Türkiye’nin gelişmekte olan ve düşük gelir seviyesine sahip ülkelerin teknoloji, yapay zeka ve dijital dünyaya erişimini desteklemek için çeşitli çalışmalar yürüttüğünü aktaran Karakoç, “Biz gerçekten tam olarak Birleşmiş Milletlerin Kalkınma Hedefleri Ajandasını destekliyoruz ve bunun için çalışıyoruz ve daha yeşil, daha eşit, adil ve daha barışçı bir dünya için çalışmaya devam edeceğiz. Kimsenin geride bırakılmadığı bir dünya için çalışmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
“Uluslararası kalkınma mimarisi ciddi baskılar altında”
TİKA Başkan Yardımcısı Nurdun ise uluslararası kalkınma topluluğunun kriz zamanlarında dahi ortaklık ruhu ile çalışmalarına devam ederek krizlerin çözümünde merkezde rol oynamaya devam ettiğine vurgu yaptı.
Nurdun, iklim değişikliğinden salgınlara ve uzayan çatışmalara kadar küresel meselelerin giderek daha fazla birbiriyle bağlantılı olduğu bir dönemde burada bulunmalarının önemli bir gerçeği gösterdiğine işaret ederek, “Uluslararası kalkınma topluluğu iş birliğinden geri adım atmamıştır. Aksine, Sevilla, Busan, Lizbon ve diğer şehirlerde düzenlenen benzer küresel diyalogların yalnızca birkaç ay sonrasında İstanbul’da bir araya gelmiş olmamız, çözümler arayışındaki kolektif çabamızın kesintisiz biçimde sürdüğünü kanıtlamaktadır.” diye konuştu.
Küresel anlamda artan borç yükü, daralan kalkınma yardımları ve büyüyen eşitsizlikler karşısında reform gerekliliklerine dikkati çeken Nurdun, şunları söyledi:
“Çabalarımızı şekillendiren gerçekleri de göz ardı edemeyiz. Bugün uluslararası kalkınma mimarisi ciddi baskılar altındadır. Küresel kalkınma sistemi birçok alanda durgunluk yaşamakta, hatta kimi yerlerde gerilemektedir, üstelik ihtiyaçların en yoğun olduğu bir dönemde, özellikle de en az gelişmiş ülkelerde. Bu durum, mevcut kaynakları daha verimli, daha stratejik ve her şeyden önemlisi daha kapsayıcı şekilde kullanmamızı zorunlu kılmaktadır.”

Nurdun, TİKA’nın kriz dönemlerinde elde ettiği tecrübeye ve oynadığı role işaret ederek, “TİKA olarak, işbirliği etkinliğinin bütçenin büyüklüğünden ziyade ortaklıkların niteliğine bağlı olduğunu sürekli olarak gördük. Çoğu zaman, iyi tasarlanmış tek bir üçgen işbirliği girişimi, çok daha büyük fakat dağınık bir müdahaleden daha güçlü etki yaratmaktadır.” şeklinde konuştu.
Daha yüksek etki için kalkınma, insani yardım ve iklim/çevre finansmanı arasındaki kalıcı ayrımların ortadan kaldırılması gerektiğini savunan Nurdun, “Yenilikçiliği teşvik eden, uzun vadeli dayanıklılık oluşturan ve sistemsel dönüşümü destekleyen finansman modelleri tasarlamalıyız, kısa vadeli görünürlük peşinde koşan modeller değil.” dedi.
İş birliğinin sadece ekonomik büyümeyi değil, kurumsal kapasiteyi, sosyal kapsayıcılığı ve gerçek anlamda sürdürülebilirliği desteklemesi gerektiğini vurgulayan Nurdun, UNDP’nin rolüne ilişkin şunları kaydetti:
“Birleşmiş Milletler sisteminin rolü ise bu süreçte hayati önem taşımaktadır. UNDP gibi kuruluşlar, hükümetleri, özel sektörü ve sivil toplumu etkili ortaklık ilkeleri etrafında bir araya getiren kritik bir bağlayıcı güç sunmaktadır. Kapasite geliştirme, veri sistemleri ve politika diyaloğu alanlarındaki uzmanlıkları, finansmanın gerçekten sonuçlara dönüşmesinde belirleyici öneme sahiptir.”
“Sonuç üreten yeni nesil kalkınmayı şekillendirebiliriz”
UNDP Yöneticisi Xu da IDD’nin Türkiye hükümeti ile UNDP’nin sürdürülebilir geleceğe dair ortak vizyonu ile 2015’te ortaya çıktığını belirtti.
UNDP’nin Türkiye ile uzun zamandır partnerlik yapmaktan dolayı memnuniyet duyduğunu dile getiren Xu, Türk hükümetine finansal katkıları nedeniyle teşekkürlerini sundu.
Xu, bu etkinliğin dünyadaki çatışmalar, yavaşlayan ekonomiler, kutuplaşmalar esnasında tertip edildiğine dikkati çekerek, “Büyüme azalıyor, jeopolitik gerilimler artıyor. Böyle bir ortamda sürdürülebilir insani kalkınma daha da önemli hale geliyor.” şeklinde konuştu.
Kalkınma alanında 2025’te dünya genelinde yüzde 9 ila 17 oranında bir düşüş öngördüklerine değinen Xu, şunları kaydetti:
“Dünya fazlaca parçalanmış bir görünüm arz ettiğinde, dayanışma içinde bir araya gelmemiz gerekiyor. Zorluklar aşılmaz göründüğünde, 21. yüzyıl için işe yarayan küresel kamusal değerleri ve kalkınma çözümlerini kolektif olarak şekillendirmemiz şart. Birlikte, birbirimizden öğrenebilir, fikirlerimizi paylaşabilir ve hem insanlar hem de gezegen için sonuç üreten yeni nesil kalkınmayı şekillendirebiliriz.”

Bu haber ile ilgili düşünceleriniz nedir?
Yorumlarda paylaşabilirsiniz.